29 Ağustos 2015 Cumartesi

GÜNÜN YAZISI: "BEN YAPTIM, SUÇLU BENİM" Abdullah Çağrı ELGÜN

BEN YAPTIM, SUÇLU BENİM
                                                        Abdullah Çağrı ELGÜN
Teröristler insanlarımızı, civan gibi yiğit evlatlarımızı halkımızın ocak umudu askerlerimizi haince arkalarından vuruyor; pusu kurarak, haince tuzaklarla gafil avlıyorlar. Ortalık kan gölü, millet perişan. Vatandaş çocuklarının böylesi sebepsiz ölümlerine haykırırken, muktedir, daha fazla iktidarını yürütmek için vatandaşa giderek bana tekrar yetki ver diye oy istiyor.
Bir dönem Rahmetli Demirel: “İLKSAN ile ilgili, bir arsa için:
“Verdimse ben verdim kime ne?” demişti.
Şimdi gücü ele geçiren, her vatan ve millet sevdasından uzak, sorumsuz, kim olursa olsun benzerini yapıyor. Sorgu ve suale bile tahammül göstermeksizin:
“Ben yaparım! Yaptımsa ben yaptım kime ne?!.” diyerek halkı ve onun menfaatlerini hiçe sayıyor… Geçmişte bir devlet-i âlinin başında bulunanların söylediği gibi saltanat koltuklarının üzerinde balkonlardan çıkıp, aş, ekmek, iş ve huzurun yokluğu sebebiyle isyan ederek, nümayiş gösteren halka:“Ekmek yoksa pasta yesinler!..  İş yoksa dilensinler!...” demeye getiriyorlar.
Ülke adı bilinmeyen bir savaşla kardeş kardeşi katlederken, kesin bir çözüm üretilemiyor. Olayları çözeceğini söyleyenler on dört (14) yıldır iktidarı elinde bulundurmalarına rağmen, insanlarımızdan, çevreden, dış güçlerden ve nihayet muhalefetten dert yanıyor, sorunun kaynağı olarak muhalefeti gösteriyor…
İktidarda olanların her türdeki gücü elinde bulunduranların, tam yetki kendilerinde olmasına rağmen, daha büyük yetkiler ve tam bir otorite istiyorlar… On dört (14) yılda bu problemi çözememiş olanların bana biraz daha zaman ver demesi abestir… Şikâyet etmeğe hiç hakları yoktur. Halk onları büyük bir çoğunluk ile iktidar yapmış ülkedeki her iki kişiden biri kendilerine oy vererek her türdeki yetkiyi vermiştir. Tekrar, tekrar muhataplara başvurup: “Olmadı! Yanlış yaptım. Bana biraz daha yetki verin.” Demek anlamsızdır.  Bugün sizlere verilmiş yetki ile ülkenin ne hale geldiğini görmek için Basın yayını seyretmek, Doğu ve Güneydoğu bölgesine görmek yeterlidir. Tabii bu kurtarılmış bölgelere gidebilirseniz…
Sonra yeni bir algı yaratmak ve bunu halkın beyninde yerleştirmek için de: “Türkiye’de yönetim sistemi fiili olarak değişmiştir.” Diyorlar.  Halk böyle bir yetkiyi bilerek ve isteyerek kimseye vermemiştir. Verdiği yetki  % 52 oy ile Cumhurbaşkanlığı makamının yetkileridir.
AKP BÖLÜNÜYOR MU?
Birinci üç dönemlikler.  Saraya bağlı ikinci üç dönemlikler.(Abdullah GÜL, çağırılarak seçime onun başkanlığında gitmek istiyorlar.) Üçüncü grupta, Davutoğlu’nun Başbakanlıkta kalmasını isteyen grup.  Hangi grubun isteği gerçekleşecek, kimler ne şekilde başarılı olacak. Seçim sonrası AKP tamamen yok olup gidecek mi, tek başına iktidara mı gelerek başarılı olacak hep birlikte göreceğiz...
Sn Erdoğan: “Bir günlüğüne dahi olsa iktidar bırakılamaz.” Dedi. 7 Haziran 2015 Seçimler sonrasında hükümetten ne istifa geldi ne de:  “Seçim kaybettik. Teammüller gereği, yeni hükümetin kurulması için hükümetin istifasını Cumurbaşkanına sunuyoruz…” Gibi bir ses duymadık. Eski Hükümeti sanki hiç seçim yapılmamış ve tek başına iktidar kazanılmış gibi, istifa etmeksizin hükümet icraatlarını yürüttü. Muhalefete rağmen kanun yaptı, bürokrat tayin etti. Görevini aralıksız sürdürdü…Sürdürmeğe devam ederek seçim hükümetinin bakanlarını da kendileri belirliyorlar… Ne âla!.. Muhalefetten yine “Çıt!” yok…
Muhalefete koalisyon teklif ettik, “Hayır!  Hayır!  Hayır!..” aldık diyorlar.
Muhalefetin sözlerine göre:
Meğer adamlara teklif dahi etmemişler…
“MHP’yi BİTİRİN”
MHP’den çekinen iktidar, en yetkili ağızdan:” “MHP’yi bitirin.” Talimatı üzerine eski ve yeni kasetler tekrar tekrar izleniyor.  Yeni oyunlar için senaryolar hazırlanıyor. Tabii MHP bitmeli ve barajın altına itilerek sahneden çekilmeli ki AKP’nin önünde hiçbir engel ve alternatif kalmamalı. CHP muhalefet için yeterli, hatta hiçbir parti olmasa daha iyi olacak; ama ne yapalım hiç olmazsa bir muhalefet de olsun artık. Zaten HDP bir parti değil. Onun işi çok kolay hepsini terörist ilan edip tutuklarız olur biter.
Bütün bunlar için yeni bir strateji olarak borçtan kıvranan vatandaşlar gibi, Liderlerle problemi olan, maddî ve manevi sıkıntıda olup sarmalda bulunan vekiller tespit edilsin. Onlara birer mektupla bakanlıklar bildirilsin. Şana da şöhrete de paraya da herkesin ihtiyacı olduğu malum. Bunlar yerlerinden ayartılır ve iyi bir anlaşma sağlanırsa AKP, HDP ile tek başına kalmaz… İmajı değiştirebiliriz.
Teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şevkat ÇETİN soruyor Türkeş’in oğlu Tuğrul’a:
“Kaç paraya satıldın?..” 
MHP Tuğrul TÜRKEŞ’in ayrılması ile biter mi? Elbette Hayır!.. Tuğrul Türkeş daha önce de Devlet BAHÇELİ’ye rakip oldu. Sonra partiden ayrılıp Aydınlık TürkiyePartisi'ni (ATP) kurdu. Olmadı, DYP ile koalisyona gidip Kayseri’den aday oldu. Olmadı. Partisini dağıtıp MHP’ye dönüş yaptı… Şimdi de AKP’nin kurduğu koalisyona yöneldi. Tuğrul bunu hep yapar; ama MHP yerinde ve dimdik ayakta kalır…
BEN YAPTIM,
SUÇLU BENİM!..
 “Çözüm Süreci”ni ben başlattım”; ama ben çözemedim.
Askeri çatışmasız bir ortamdan uzak tutarak PKK, KCK, PYD, İŞİD,’in örgütlenmesini ben sağladım.
Ben yaptım…
Suçlu benim!...
Kürt siyasi hareketinin Doğu’daki çeşitli il ve bölgelerde özerklik ilanına anayasa ve halkımızın arzusuna  aykırı olarak ben izin verdim.
Dolmabahçe Sarayı’da PKK denilen Terör Örgütü ile ben bir araya geldim. Ben anlaştım.
Silahlı kuvvetlerin, Emniyetin, sokaklardan çekilmesi sebebiyle şimdi asvaltlanmış yollara ve bilinmeyen birçok yerlere teröristlerin, serbestçe döşedikleri mayınları, güvenlik güçleri geçerken patlatan tefeciler ile cep telefonları ve daha garantili bir şekilde patlatmak için kabloları tutuşturan ve bugün nereye döşendikleri asla tespit edilemeyen mayınları döşetilmesini ben sağladım,
Ben yaptım…
Suçlu benim!...
Olso’da, İmralı’da, Kandil’de, Dolmabahçe’de, teröristlerle pazarlığı, mutabakatı ben sağladım.
Askerlerimiz, Polislerimiz ve Korucularımız, bil cümle hepsi çözüm süreci boyunca: “Teröristlere  “ Terörist denilmeyecek ve silah sıkılmayacak, tam bir çatışmasızlık ortamı olacaktır.” Diyen emri Bütün Valilere  ben gönderdim…
Ben yaptım…
Suçlu benim!...
Asker bir şey yapamıyor… Teröristler karargahımıza girip askerlerimiz ile dalga geçip, bayrağımızı indiriyor. Askerlerimiz talimat gereği bulundukları yerden kahrolarak teröristlerin gözlerinin içine baka baka onların geçişini seyrediyorlar…
Askerlerimiz halka silah sıkmıyor, operasyonlar son günlerde durdurulmuş, büyük zaiaytlar var, operasyon yok. Siyaseten bir şeyler elde etme gayretinde olanlar APO’yu hâlâ öven sözler söylendiğini medya yazıyor. Asker, Polis, Teröristler ile karşı karşıya gelmiyor; fakat teröristlerin keskin nişancıları SÜİKAST SİLAHLARI ile korucularımızı, askerlerimizi anlından vurarak avlıyorlar… Bütün bu olanlara tam yetkili ve etkili olarak on dört (14) yıldır iktidarda olan ben, müsaade ediyorum…
Ben yaptım…
Suçlu benim!..
Yerel yönetimlerin özerklik ilan etmesini, federetif devlet yapısını oluşturan benim… Bunlar hakkında hiçbir şey yapmayarak, bunların devlete ait her türdeki karakolu, lojmanı, karargahı, okulu içindekiler ile birlikte yakabilmeye cüret etmesine fırsat, imkan ve izni benverdim… 
Biz “Çözüm Süreci”ni konuşurken, İl ve ilçelerimizde karargâh kuran teröristlerin buraları silah deposu haline getirmesini MİT’ile güvenlik güçleri ile ben izledim, ben müsaade ettim…
Ben yaptım… 
Suçlu benim!.. (Ankara, 
Cuma, 29 Ağustos 2015)

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Milletin Sizlere Verdiği Yetkiyi Kullanın ve Bu Kirli Oyunu Bozun!., Abdullah Çağrı ELGÜN

MİLLETİN SİZLERE VERDİĞİ YETKİYİ KULLANIN!..
                                                        Abdullah Çağrı ELGÜN
7 Haziran seçimleri sonrasında, Deniz BAYKAL’ın Meclis Başkanı seçilmesi ve sonrasında CHP’den koparacağı Millet Vekilleri ile AKP-BAYKAL HÜKÜMETİ’nin kurulmasının istendiğinden, daha o günlerde yazdığımız bir makale ile bahsetmiştik. Kurulması planlanan bu koalisyonu, büyük bir uzak görüşlülük ile kavrayan sayın Dr. Devlet BAHÇELİ, bugüne geldiğimizde nasıl bir zeka ile bu oyunu bozduğunu, daha oyun başlamadan ters yüz etmiş, olduğunu göstermiştir.
Gelinen noktada sn. Dr. Devlet BAHÇELİ CHP, MHP ortak adayı Sn. Ekmelettin İHSANOĞLU’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi. Bu oyunu kavrayamayan CHP lideri, Sn.Deniz BAYKAL’ı aday olarak göstererek “ortak adayın” Cumhurbaşkanı olmasını engelledi.  Bunun üzerine oynanan oyunlar ve kurulması düşünülen koalisyonlar ve AKP’nin blöflerini göremeyerek, oyalanan ve vakit kaybeden CHP, seçim öncesi tamamen karşı olduğu ve bir çok tavizler de vererek koalisyon kurmak için gittiği Davutoğlu’nun söylemlerine kanmış; fakat koalisyon teklifi dahi yapılmadan geri döndürülmüştü.
Halkın % 60 lık blok olarak gördüğü ve iktidarı, muhalefet karşısında yenilgiye uğratarak AKP’yi tek başına iktidardan aldığı halde; AKP’nin iktidar olma, iktidarda kalma arzusu, hırs ve hatta ihtirası, millete rağmen devam etmiştir. Hükümet edenlerin  İktidardan bir dakikalığına da olsa vazgeçmeye niyetleri yoktur… Üstelik, son gelinen noktada:   “İster kabul edilsin, ister kabul edilmesin, yönetim sistemi değişmiştir.” denilerek Başkanlık sistemine geçildiğini, ilan etmiştir. Tabii PKK’da doğuda yerel yönetimlerinin bağımsızlığını ilan etmiştir.
Rejim değiştirmek, bir anayasal süreçtir. Böyle bir süreç yaşanmadan yönetim, değişti demek nasıl bir iştir anlaşılamamıştır… Eğer böyle bir şey olacak ise buyurunuz SEÇİMSANDIĞI yaklaşmıştır. Pusulaların arasına bir de bu tercihi koyarsınız “Başkanlık Sistemini” de bu seçimde birlikte oylattırırsınız. Eğer halk buna oy verir, %60 “Evet!” der ise “Başkanlık Sistemine” geçmiş oluruz… Sıkıntı da ortadan kalkar… Böyle olmayacaksa, gereksiz dayatmalardan vazgeçip normalleşme yolunda adımlarımıza kuvvet verelim.
Bugün AKP diye bir parti yoktur.  Kalmamıştır; çünkü AKP-CHP’nin kuracağı  koalisyonunu bütün iş adamları, ortak akıl istediği halde Davutoğlu gerçekleştirememiştir… CHP ve MHP’ye giden AKP, koalisyon kurmak için bir gayret sarfetmiş; fakat vesayet sebebiyle bu konuda eli kolu bağlı kalmıştır. Kırk gününü oyalama taktiği ve oyun içinde oyun ile oyalayarak geçiren AKP, parti olarak sahnede yoktur, sahneden çekilmiştir. Bu hali ile bir siyasi kuruluş AKP’den söz etmek mümkün değildir. Bütün AKP’liler de bunu görmektedir. Hatta Basındaki haberlere göre Sn. Davutoğlu’nun muhalefet partilerine, uzun uzun görüşmeler esnasında, terör hakkında bilgi verdiği, kendi görüşlerini anlattığı; fakat koalisyon yapmayı teklif dahi etmediği aktarılmaktadır.
BU OYUN DA BOZULACAKTIR
Hükümeti kuramayarak değil, bilerek ve isteyerek hükümet kurma alternatiflerini bitiren, hükümeti kurdurtmayarak, her türlü riski göze alarak, tek başına iktidar olmak için yeniden seçime giden hükümet, bu konuda başarılı olamayacaktır.
Sebebi şudur ki: Üç yıldır devam eden ve uğrunda bugüne kadar 50.000 masum vatandaşımızın canını alan terör duracak;  halk savaşsız bir ortamda huzur ve sukûn bulacak; bayraklar indirilmeyecek; yollar kesilerek yolcular öldürülüp, arabalar ateşe verilmeyecek; okullar içindeki öğrencileri ile birlikte, camiler ibadet edenler ile birlikte  yakılmayacak; iş yerleri, fabrikalar ateşe verilmeyecek; yerel yönetimler ilan edilmeyecek; öğretmen, doktor, hemşire, asker, polis dağa kaçırılmayacak, devletin görevlileri çarşıda, pazarda, evinde, ensesine kurşun sıkılarak öldürülmeyecek; bazı esnaf ve  iş yeri sahipleri devletten para almak amacıyla PKK’ya gelin benim iş yerimi yakın diye yalvarmayacaktı… Bunu gerçekleştirecek olan ve dağdan inip Meclise giren koalisyonun muhataplarına koalisyon için çağrı dahi yapılmadı… Peki bunlar ile yapılmıyorsa, bu konuyu kimin ile görüşeceksiniz, görüşüyorsunuz?!..
Vatandaş bu oyunu da görüp bu oyunu da bozacaktır. Sizin gördüğünüzü vatandaşın göremediğini sanarak yanılgıya düşmek, vatandaşı hiçe saymak, halkı hafife almak, onu es geçmek mümkün değildir. Bunu, yeni seçim sonrasında da göreceğiz…
İktidar muhataplarına: "Dağdan inin, siyasete girin." Çözüm süreci sona ermiştir, Çözümü buzdolabına kaldırdık.”, diyerek onların % 10 barajını geçerek seksen(80) Millet Vekili çıkararak Meclise girmesine yol veren, geçmişte CHP, şimdi de AKP olmuştur.  İkisi de aynı ölçüde veballidir… Kiminle neyi çözüyorsunuz? Şimdi niçin çözmüyorsunuz?!.. Şimdi onlar söylenenleri dinledi gereğini yaptı… Siz neden yapmıyorsunuz?!.
Sn. Devlet BAHÇELİ’nin öne sürdüğü AKP, HDP koalisyonunun  gerçekleşerek halkın dertlerinin bitirileceği, olmaz ise AKP-HDP, daha olmadı, AKP,CHP,HDP koalisyonunun mümkün ve de uyumlu olacağını, MHP’nin de memnuniyetle Muhalefette kalabileceğini belirtmesine rağmen, AKP tek başına iktidar hırsı sebebiyle, bu koalisyonları denememiş hatta HDP’ye dağdan inin siyasete girin demesine rağmen koalisyonu HDP’ye teklif dahi etmemiştir… Halkın seçtiği ve büyük bir teveccüh göstererek Meclise taşıdığı bu partiyi partileştiren, siyasete girmelerine yol açan, dağdan indiren  odur. Arınç bunu itiraf etmiştir…Eee!  Niçin ortak olamıyoruz?.. Ortaklık dahi teklif edemiyoruz?...
  Halbuki bu parti, terörü durduracak tek muhatap, Meclis’e kadar taşınmış tek meşru siyasî partidir. Meşru yolla  veya olmadan gelmiş olsa bile tek muhataptır.  Böyle olmak ile birlikte son günlerde sanki dağdaki PKK seçimi kazanmış gibi  HDP dışarıda kalmış, PKK, Kandil, bu partiden daha öne geçer olmuştur…
Peki ne oldu ki muhataplar ile iktidar arasında ipler gerildi?   7 Haziran sonrasında gereksiz söylemler çoğaldı: “PKK sizi tükürüğü ile boğar.”, “Herkes silahlansın.” , “Bizim ne olduğumuzu size göstereceğiz!..”  Tabii bunlar gereksiz anlamsız Vekillere yakışmayan sözlerdir… Meclis’e girerek söz sahibi olmuş ve dahi bu kadar halkın teveccühüne mashar olmuş iken bu sözler  “GEREKSİZ”, “BOŞ”  “BEYHUDE”  ve anlamsızdır… Ne istiyorsunuz? Ne yapıyorsunuz?!.. 
Türk ordusunun karşısında hangi gücün bir fonksiyonu olabilir? Tarih,  bu konunun açık olarak, bir değil, bir çok belgeleri ve örnekleri ile dolu olup denemek bile acı, ıstırap ve çok büyük kanın akması sebep olur. Kardeşin kardeşi yok etmesi demek olur ki bu düşmanlarımızın işine yarar. Kazanan kimse olmaz. Kaybeden bu ülke ve vatandaşı olur…
Önümüzdeki beş günde de yeni bir altarnatif belirmez ise seçim tek mecburi istikamet olduğu belirmiş olacak… Bu seçimde Başkanlık sitemi de halk tarafından oylansın, konu sonlandırılsın.
Koalisyon, koalisyonlar,  AKP için büyük risktir. “İntihar edecek hali yok!”  Sözü ile de teyit edilmiştir. 7 Haziran’da yazdığımız makalemiz, ve ”Deniz BAYKAL’ın manevrasına karşı, sayın  Dr. Devlet BAHÇELİ’nin yaptıkları MHP’nin doğru yolda olduğunu gösteriyor…
SONUÇ OLARAK:
AKP'nin hiç bir şekilde iktidarı bırakmak gibi niyeti yoktur; çünkü bırakacağı bakanlıklarında da  bu kadar yolsuzlukları ve kirli işleri çıkabileceği endişesini taşımaktadır. Bürokratlarını ise içten içe bir korku sarmıştır.  İktidardan çekilmeleri halinde, adalet önüne çıkarılacaklarını ve yapılan yanlışların hesabını veremeyeceklerini bilmektedirler. Bunun için iktidara sıkı sıkıya sarılmıştır. PKK, Yerel yönetimlerin bağımsızlığını ilan etmiştir. Acil ve köklü bir çözüme ihtiyaç vardır.
Türk ordusunun PKK’lı 5000 kişiyi öldürdüğü, “Çözüm Süreci”nin inşasında Obama’nın eli varlığı ve Ortadoğu’nun şekillenmesine el atacağı düşünülmelidir. Türk siyasi sisteminin çöktüğü ayan beyan ortadadır. Ülke Diktatörlük ve Bölünme arasındaki süreçte seçime doğru ilerliyor…
Muhalefet için,,  CHP, MHP ve HDP’nin birbirlerine  yakın söylemleri ile MHP’nin ileri sürdüğü şartlar: 17-24 Aralık, soruşturmasının yeniden yapılması; Dört bakanın yargılanması olayları,
"Çözüm Süreci" sona erdirilmesi, süreçleri ilgili partilerin muhataplarınca kabul edilmemiş bir koalisyon gerçekleştirilememiştir. Böyle bir durumda muhalefetin yan yana gelmesi ve ülkeye sahip çıkılması zaruri ve hatta bir mecburiyettir… Vekillere sesleniyoruz: İKTİDAR kaybetmiş, MUHALEFET kazanmıştır. Bu gerçeği görün, ve bu milletin sizlere verdiği yetkiyi  kullanın... (Ankara, Çarşamba, 19 Ağustos 2015)