3 Aralık 2015 Perşembe

TÜRKMEN DAĞI VE İNSANLIK ONURU; Eğitimci, Araştırmacı - Yazar, Abdullah Çağrı ELGÜN

TÜRKMEN DAĞI VE İNSANLIK ONURU
Abdullah Çağrı ELGÜN

Bayır Bucak Türkmenleri ve Türkmen Dağı:

Türkmen Dağı sadece oradaki Türkmenlerin problemi, sıkıntısı, katliamı; kadınların,  genç kızların toplanarak, salonlarda, camilerde, okullarda çırıl çıplak soyulup askerlere sunularak tecavüzlere uğratıldıktan sonra, sokaklarda aşağılatılarak dolaştırılması ar, namus ve insanlık şereflerinin ayaklar altına alınması değil Türkiye’deki ve dünyadaki ne kadar Türk varsa, insan varsa, onların da insan olabilme, insan kalabilme problemi, katliamı ve tecavüzünden başka bir şey değildir. 
Savaş da bir adap, bir haya, edeb ve insanlık kuralları çerçevesinde yapılır. Savaşçı olmayan, asker olmayan, sivil halkın tecavüze uğraması, insanlık dışı muamelelere tabi tutulmasını hiçbir  akıl ile izah edilemez… Bu savaş değil, yaşlı, genç, çoluk çocuk, kundaktaki bebeklerin, bir milletin, bir ırkın, insanlığın katliamdır. Oradaki Türkmenler’in kovulup, korkutup katliama karşı karşıya bırakılarak evlerini barklarını, vatanlarını terke zorlanması, kalan ve kaçamayan yaşlı, kadın kız, çocuk, kim varsa kötü muamele ve işkenceye tabi tutularak, yörenin boşaltılması, Eset’e peşkeş çekilmesi, bir ırkın ve insanlık huzurunun yok edilmesidir.

Bundan yaklaşık altı ay önce: (Abdullah Çağrı ELGÜN blokspot.com.tr “SURİYE, BAYIR, BUCAK SEFERİ ve AKDENİZ”) Pazar, 21 HAZİRAN 2015, Ankara adlı makalemizde konuyu dile getirmiş: “Suriye Bayır, Bucak Türkmenleri, Güneyden Eset Güçleri, Doğudan PKK ve PYD teröristlerinin kıskacı alında, imha edilmenin eşiğindedir… Türkiye, bu kıyımı durdurmak için Kıbrıs’a girdiği gibi Suriye’ye girmeli; fakat Kıbrıs’ta yaptığı hatayı burada tekrar etmemelidir…” demiştik. Altı ay önce söylediğimiz bu sözler, bugün telafisi zor, şart ve durumları, dost ve kardeş iki ülke, Rusya ile Türkiye’yi de karşı karşıya getirmiştir; ve, fakat çözüm, imkansız değildir… Mümkün ve imkan dahilinde olup bu konuda kararlı olmak ve sözlerimizin arkasında ve dik durmak yeterlidir.

Ortadoğu, Türkiye ve Putin:
Ortadoğu, konum itibari ile boşluk kabul etmez. Buradaki en yakın aktörler burada aktif rol alamazlar, meydana gelen boşluğu dolduramazlar ise yerlerini kıtalar ötesinden gelen, gelecek olan İngiltere, ABD, Almanya, Fransa ve nihayet Rusya, Sıcak Denizlerdeki ezelî iştiyakını gidermek için Hazar’da Karadeniz’de ve Akdeniz’de yüzerek hevesini gidermek buraları da Rus Gölü haline getirmek isteyecektir… Rusya'nın en Avrasya'da büyük rakibi ve dostu Türkiye'dir. Sonra İran ve Çin'dir. "Çetin Coğrafya", "Jeopolitik Türkiye", "Türkiye Türkiye", "Türk Ufku", "Türkiye'nin Kültür Değerlerinde Osmanlı Mirası"...vb. makalelerimizde defaatlerce dile getirilmiştir. (http://abdullahcagrielgun4.blogspot.com.tr), Bu topraklar, boşluğu asla kabul etmez. Bunu herkesin bilmesi gerekir.
1995-1997 Yılları arasında Kazakistan/Almatı Abay Devlet Üniversitesinde görev yaparken bir çok üst düzeyde Rus devlet adamı, öğretim görevlisi ve bürokrat ile de tanışma fırsatı bulup buralardaki diğer Türk Cumhuriyetlerinde dolaşarak, oradakileri de tanıma ve Ruslar’la da yakın mesaim oldu. Rus Halkı ve yöneticileri, Türkiye’yi ve Türkiye Türkleri’ni çok seviyorlar. Hem Orta Asya da kaldığım sürede hem de Antalya ve Akdeniz bölgesi otellerini dolduran Rus turistlerin tamamının eğilimi de Türkler’i vaz geçilmez kılıyor. Karakter özelliklerine gelince Ruslar, Türkiye’deki insanlara göre, daha sert ve ani kararlıdırlar. Ruslar, bir konuya karar verdiklerinde geri dönüşleri zordur. İnat ve sert bir yapıları vardır. Putin’in ani kararının sebebi de bu karakter özelliğinden olsa gerekir.
Rusya’nın sanıldığı kadar abartılacak büyük bir gücü de yoktur. Kaldı ki Ruslar Putin’in despot yönetiminden şikayetçi olup ekonomisi de bugün itibarı ile Rus Halkının refahı, müreffeh bir hayatın devamı için yeterli olmayıp halk ekonomik bir kıskaç içinde kıvranmaktadır.
Rus Hükümeti bugün yeni kaynaklar bulamaz ise ekonomik çıkmazlar içinde kıvranmaktan kurtulamayacak ve refahı yakalamaları mümkün olmayacaktır. Meydana gelen krizler her zaman yeni imkanları buluşları ve bağımlılıkları terk etmek için önemli bir ivmedir. Sadece Rusya’ya bağımlılıktan değil; ama gaza bağımlılıktan kurtulmanın yolu da gazdan daha ucuz ve kolay kullanımlı hidrojen veya uranyumdur. Hidrojen geleceğin en önemli enerjisi olmasa bile "ALTIN, URANYUM" geleceğin en etkin enerjisidir... Her ikisinin  de kaynağı Türkiye'dir. Bunlardan Hidrojeni her şeyinde kullanan Kanada, Avusturalya, Çin, Hindistan, ABD ve dünyanın diğer ülkeleri yeni yeni arayış ve kullanımlara yönelmişlerdir. Dikkatleri çekeriz.

Putin'in Çizilen Karizmasını Kazanma Çabaları:
Rus uçağının düşürülmesi ile Putin'in karizması çizilmiştir. Rusya dışarıda ve içeride itibar kaybetmiştir.
Muhalefet veya dış güçlerin şişirdiği bir Rusya, ABD desteğinde bu cesareti sergilemekte ve anlamsız Donkişotluğa soyunmuştur. Obama ile Putin’in Suriye kınusunda anlaşmış oldukları anlaşılıyor. Aksi halde Rusya’nın Türkiye gibi bir güce, Ortadoğuda’ki Rusya’nın en büyük rakibi ile dalaşarak rest çekmeğe kalkmasını hiçbir akıl, izan ve sağ duyu  ie bağdaşmaz
Putin’in egosu ve Türkiye ile restleşmeğe kalkışması ve bu durum ve yaptırımların gerçekleşmesi ve gereğinden fazla uzaması Rusya'yı zora sokar. Devamında, Rus halkı ve Rus ekonomisi, Türkiye'den beş on misli fazla zarar görecektir. Bu “Rus Rulet”ini oynamak Putin’in koltuğunu da sarsacak belki de Putin’i ve yönetimini al aşağı edecektir. Bu durumu hiçbir şekilde göze alamayacağı, öfke ve  heyecan anı geçtikten sonra da aklı selimin hakim olacağı kanaatindeyim.
Rusya ile olan kriz sebebiyle, diğer husumet ve kırgınlıkları bir tarafa bırakıp Cumhurbaşkanı, Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ve muhalefetin tüm partileri bir ve beraber; TEK BİLEK, TEK YUMRUK ve TEK YÜREK GİBİ ATARAK HÜKÜMETİN YANINDA ve SONUNA KADAR ARKASINDA DURMAK ZORUNDADIR.
Şimdi burada önemli olan, ordumuzun Türkmen İline girmeli ve bu bölgede Türkmenler’e kesin bir hakimiyet sağlatarak Türkmen ve yöre halkını güvence altına almalıdır. Burada Bağımsız veya Türkiye'ye bağlı otonom bir devlet kurarak gücünün bir kısmını da orada bulundurmalıdır.
Savunulan davada dik durmak, kararlılığımızı hiçbir taviz veremeden sonuna kadar aynı kararlılıkla devam ettirmek önemli elzem ve mecburiyettir. Aksi halde sadece burada değil, Türk Cumhuriyetleri ve İslam Devletleri kardeşlerimizle ilgili hayallerimiz ve iddialarımızda da tökezleyerek bir daha doğrulmamız mümkün olmaz… Kırım bunun örneklerinden biridir.
Türkiye için ikinci bir fırsat doğmuştur ve bu fırsat ürkek, pısırık, kararsızlıkla yürütülecek bir politika ile başarılamaz. Bizim yerimize İngiltere, Amerika, Almanya, Rusya, İran, Israil, Fransa da buralara sulanmakta Nato ise yapılan salataya elindeki limonu sıkarak yaklaşmakta ve seyretmektedir.
Atatürk: Ben savaşı en iyi bildiğim halde, savaştan korkarım…Mecbur olmadıkça savaş bir cinayettir." diyor. Bu deney ve tecrübeyle seyrettiklerimiz doğrulamaktadır ki ülkemiz: Komşu topraklardan kaçarak Mülteci durumuna düşürülmüş kardeşlerimizin en yakın sığınağı ve umudu haline gelmiştir... Hele bizim için gideceğimiz hiç bir yer yoktur!.. Savaş:  Acı, göz yaşı, açlık, hastalık, insanî işkenceler, tahrip edilmiş ülkeler, katledilmiş, kirletilmiş namuslar, ar, haya ve şerefler, parçalanmış bedenler, kopmuş  uzuvlarla hayatını idame ettirmeğe çalışan insanlar, elektriksiz, susuz, tuvaletsiz,  gündüz ve geceleri ışıksız ve soğuk evsiz barksız, sıcak bir yatağın olmadığı şehirlerdir…  Hiçbir devlet başkanı, devlet yetkilisi, hükümeti , halkı, aydınları böyle bir manzara görmek isterler mi?.. 
Savaş yapmak büyük bir sanattır; fakat savaş yapmamak,  problemleri siyaset, dahiyane zeka ve büyük bir sağduyu ile başarabilmek daha büyük sanattır... Atatürk: "Mecbur kalmadıkça savaş bir cinayettir. Hayatlarına kastedilen en zayıf yaratıkların bile bu isteğe karşı isyan ve nefretle, son nefese kadar kendisini müdafaaya çalışmasından daha tabii bir şey yoktur. 1921"  Kaldı ki Türkiye çok güçlü ve tarihi deney ve tecrübesi olan ve topraklarını 44 milyon kilometre kadar genişletebilmiş  ve bunun 24 milyon kilometre karesini 700-1000 yıl bir arada tutarak adalet, huzur ve saadetler içinde yönetmiş bir imparatorluğun varisidir.

Ey Putin! Bilmez misin ki Türkler senin kardeşlerindir. Bugün elinde tuttuğun ve kendi yönetiminde ve komşu oldukların ile yaklaşık 350 milyon kişi, soy olarak Türk adlı boylar ve oymaklar topluluğu olarak birlikte yaşamaktasın. Devletlerde zıtlaşma, inatlaşma ve blöflerin nasıl imkansızlıklara, çıkmazlara sebebiyetler verdiğini karşındaki kardeşin Türkiye kadar bilirsin. Sen, Putin Kardeş! Ta Moskova’dan buralara kadar gelip hak iddia eder ve savaş uçaklarını Türkiye’nin tepesinde uçurmakla kalmayıp kalbinde de gürültüler ve soğuk rüzgarlar estirmek istersen bu sana şimdilik bu kadarcık ile dönüş yapmıştır.  Daha ileri gitmen ne kadara mal olacaktır bilinmez; fakat bunu denemeğe kalkışmak, hem kardeşin Türkler’e hem kardeşimiz Ruslar’a ihanet olmaktan başka bir işe yaramaz. Kardeşler, dostlar dalaşırken düşmanları sevindirmek gafletine düşmeyelim.  Meseleleri diplomatik yollarla, suhulet, akıl ve mantık çerçeveler içinde halledelim.Tarihte yapılan yanılgılara tekrar düşmeyelim vesselam. Bu iki kardeş halkların da yararına olacaktır.
Putin: “Türkiye bunu isteyerek ve planlayarak yapmıştır.” Diyor. Demekki bu olacakları daha önceden hesap ediyor, olacakları hesap ediyor ve Rulet oynuyordu…  19.yy.da Rus kardeşlerimiz ile, beş kez savaştık. 1953-1956 Kırım Savaşı yine bu durumda yapılmıştı. Salı, 24 Kasım 2015, Rus uçağı düşürülmüştür. Rusya daha önceki üç kez, 24 kasımda da on kez uyarılmış; fakat ihtarı dikkate almamış ve ihlâle devam etmiştir. Kısa süreli ihâl ise bir kez yapılır; fakat Rusya bu konuda haddi aşmıştır. Geçen günlerde üç kez, bu sefer de on kez yapılınca bunun ne anlama geleceğini, bilmem nerelerden gelerek buralarda at oynatılamayacağını karşı tarafın bilmesi gerekmez mi? Rusya’nın bölgedeki en büyük rakibi Türkiye’dir. Putin, bugünkü tavrı ile çizilen karizmasını kurtarmak ve Türkiye’nin burnunu yerlere sürtmek, belini kırmak istemektedir.
Türkiye’nin Rusya’da 12 Milyar dolar yatırımı vardır. 1.270 milyar ihracatımız, 2.800 milyar da ithalatımız bulunmaktadır. Ruslar da bunu düşünmelidir, düşünecektir.                                                 
Rusya’nın desteklemediği terör örgütü kalmamıştır. Türkiye bu konuda çok acemi kalmıştır. Destekledikleri örgütleri uluslar arası arenada bu konuda dikkatli davranamamış, eline yüzüne bulaştırmış veya basına sızmıştır.                                                                                               
Burada yapılacak tek şey var ise o da soğukkanlı, aklı selim, ve mantıklı kararlar almaktır. Halkımız, aydınlarımız, muhalefet partilerimiz ve  iktidar, aydınlarımız, yazar ve çizerlerimiz dahi, dimdik ayakta ve sonuna kadar hükümetin aldığı kararların yanında büyük bir kararlılık ve sağduyu ile sonuna kadar arkasında ve destekçisi olacağız, olmalıyız, mecburuz…                    
Biz Türkler için sadece sınırlarımız, komşularımız ve Türkiye değil; fakat dünyanın neresinde bir savaş ve anlaşmazlık varsa onu bitirmek derdimizdir... Dinimiz de onu emretmektedir: "Bir insanı kurtarmak, dünyadaki bütün insanlığı kurtarmaktır. Bir insanı öldürmek de dünyadaki bütün insanlığı öldürmek gibidir." ilkesi ile hareket etmekte ve öyle: "Yurtta barış, dünyada barış."  ilkesini atamız vasiyeti olarak destur edinmişizdir. Mecbur edilmedikçe savaş yapmayız. Ankara, Çarşamba, 25 Kasım 2015
KAYNAKLAR
  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Hidrojen_ekonomisi#Mevcut_Hidrojen_Pazar.C4.B1
  2. https://www.google.com.tr/webhp?sourceid=chrome-instant&ion=1&espv=2&ie=UTF-8#q=Hidrojen+ile+%C4%B1s%C4%B1nan+%C3%BClkeler
  3. http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_10/GulbaharKurtulus.pdf
  4. http://www.kultur.gov.tr/TR,25412/milli-mucadele.html